Netflix'in Black Mirror Kampanyası Neden Önemli?
Netflix dünyaca ünlü Black Mirror serisinin 5. sezonunu 5 Haziran 2019 tarihinde lanse etti. Bu süreçte de, her zaman yaptığı gibi çok farklı bir reklam filmiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bu yazımızda, bahsi geçen reklam kampanyasını baz alarak Netflix’in pazarlama stratejisinin insanı nasıl merkeze koyduğunu inceleyeceğiz.
Gelin öncelikle reklamı izleyelim…
KÜRESEL DÜŞÜN, YEREL HAREKET ET
İngilizcesi “Think global, act local” olan bu kavram aslen çevresel faktörlere dikkat çekmek üzere 1970’lerde kullanılmaya başlanmış olsa da, günümüz iş dünyasının en önemli yaklaşımlarından biri haline gelmiş durumda. Özet olarak bu yaklaşım firmalara; global bazda işlerini kurgularken, aksiyon alma süreçlerinde yerel faktörleri göz önünde bulundurmalarını tavsiye ediyor. Bu ifadenin “glocalization” teriminin temellerini oluşturduğunu söylemek mümkün.
Çok uzun zamandır Coca-Cola (ör: reklamlardaki yerel yüzler) ve Mc Donald’s (ör: menülerdeki yerel tatlar) gibi birçok marka bu yaklaşımı baz alan pazarlama stratejileri geliştiriyor olsa da, son yıllarda en çok dikkat çeken uygulamalarda Netflix imzası bulunuyor. Tüm işini küresel çapta kurgulayan Netflix, yine çok farklı kültürlere hitap edebilecek projeler ortaya koyuyor. Diğer bir deyişle, bu yapımlar belli bir ülkenin kültürüne hitap etmekten çok daha geniş bir kitleye ulaşabilecek şekilde kurgulanıyor. Gelin buna makro kültür/hedef kitlediyelim. Söz konusu projelerin ana fragmanları da küresel kültüre hitap edebilecek konu ve/veya duygular üzerine oturtuluyor. Ancak, bu yapımların ülke operasyonlarında tanıtımını yapılırken işler değişiyor ve Netflix yerel kültürlere uyum sağlayan farklı tonlarla karşımıza çıkıyor. Gelin bunu da mikro kültür/hedef kitleolarak adlandıralım. Şimdi de, bu yaklaşımı Black Mirror üzerinden örneklendirerek açıklayalım.
Black Mirror, teknolojideki hızlı değişimin gelecekte hayatımızı nasıl etkileyebileceğini can alıcı örnekler üzerinden ortaya koyuyor. Bu gelişmeler ışığında da, insanın özünden ve kültüründen nasıl uzaklaşabileceğini örneklendirerek izleyicinin kendini sorgulamasını sağlıyor. Bu “makro kültür/hedef kitle” nezdinde ele alınan ana mesaj. Diğer bir deyişle, serinin her bölümünde işlenen konu birçok kültür tarafından algılanabilecek özellikte.
Yerel hareket etme kısmında ise, mikro kültür/hedef kitlenin dikkatini çekmek için o kültüre özel bir konu işleniyor. Aynen, Türkiye’deki “Bayram” teması gibi…
NEDEN “BAYRAM” TEMASI?
Bunun elbette ki birçok nedeni var. Ancak, bize göre en can alıcı iki neden şu şekilde:
- Black Mirror serisinin lansmanı Bayram tatiline denk geldi. Netflix de bunu fırsat bilerek böyle bir adım attı.
- Belki de daha önemlisi modern zamanda yaşadığımız bayram çelişkisi… Sonuçta, birçoğumuz yoğun ve yorucu hayatlarımız nedeniyle bayram tatillerinde dinlenme ihtiyacı duyuyoruz. Hatta, tası tarağı toplayıp tatile çıkıyoruz. İşte bu noktada, çelişkimiz başlıyor. Sonuçta; evden uzak olmak, bayram kutlamasında ziyaret edeceğimiz büyüklerimizden de uzak olmak anlamına geliyor. Belki bazılarımızın aklına “eski bayramlar” kavramı geliyor, derin bir iç çekiyoruz. Ama sonuç olarak, “büyüklerimin bayramını telefondan kutlarım, biraz dinlenmem lazım” şeklinde kendimizi avutuyoruz. Sonra ne yapıyoruz? Bazı kişileri arıyor, bazı kişilere mesaj atıyoruz.
İşte bu ikinci madde, Black Mirror’ın özündeki mesajı gündeme getiriyor. Modern hayatın özümüzü ve kültürümüzü nasıl değiştirdiğini göstererek bizleri duygusal bir çelişkiye sokuyor. Bunu yaparken, lansmanı yapılan seriden bazı öğeleri de reklam filmine taşıyor ve bütünselliği destekliyor. Bu şekilde de, limbik sistemimizi uyarıp pür dikkat konuya odaklanmamıza destek oluyor. Ayrıca, bahsettiğimiz eski-yeni karşılaştırmasından ötürü mikro kültür/hedef kitlede farklı yaşam tarzları olan insanlara temas etme şansı buluyor. Pek tabii ki, tüm bunlar da hem reklam filminin yayılmasına, hem de Black Mirror serisinin daha fazla seyredilmesine neden oluyor.
Netflix – Black Mirror’ın lansman kampanyasının “küresel düşün, yerel hareket et” yaklaşımının çok güzel bir örneği olduğunu belirtmiştik. Diğer yandan bu uygulamanın, bunca dizi ve film kalabalığı arasında tüketicinin dikkatini çekip onların harekete geçmesini sağlayacak (izleme kararını verme) doğru teknikleri içerdiğini görüyoruz. Azor olarak, benzer örnekleri analiz etmeye ve sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Azor Brand & People Solutions