İPUCU #36: Koronavirüs Sürecinde Liderler Ne Yapmalı?

İPUCU #36: Koronavirüs Sürecinde Liderler Ne Yapmalı?

17/03/2020 | Azor Brand & People Solutions
Tahmini Okunma Süresi: | Kelime

11 Mart tarihinden bu yana Koronavirüs nedeniyle ülkemizde tedirginlik ve kaygı oldukça yüksek. Söz konusu pandemiyi vatandaşlarımızın en sağlıklı şekilde atlatması için başrol oyuncusu tabii ki devlet. Ancak, sürecin doğru yönetilmesi konusunda liderlere de büyük rol düşüyor.

Gelin, liderlerin bu konuyu nasıl ele alması gerektiğine hep beraber göz atalım.

ÖNCELİKLİ DEĞERİNİZ İNSAN OLMAK ZORUNDA: Çalışanlarınız elbette ki sizler için değerli. Ancak, bunu her fırsatta dile getirmeniz ve somut adımlarınızla bu yaklaşımınızı desteklemeniz kritik öneme sahip. Unutmayın ki onlar da bu süreci güvenli şekilde atlatmak ve bu zaman zarfında işlerini aksatmadan yerine getirmek istiyorlar. Aynı sizler gibi... Siz, insan odağınızı istikrarlı şekilde devam ettirin ve çalışanlarınızın sağlığını ön plana alan duruşunuzdan taviz vermeyin. Bunun, çalışanlarınızla aranızdaki karşılıklı güvenin en büyük garantisi olacağını unutmayın.

HER ZAMAN AÇIK İLETİŞİM HALİNDE OLUN: Belki de bu belirsizlik ortamında yapabileceğiniz en önemli şey çalışanlarınız için ulaşılabilir ve onlarla sürekli iletişim halinde olmak. Bu şekilde, onların nabzını daha iyi tutabilir ve ihtiyaçlarını daha kolay anlayabilirsiniz. Unutmayın ki liderlerin en önemli rollerinden biri çalışanlarının ihtiyaçlarına hizmet etmektir.

KAYGININ ARTMA İHTİMALİNİN YÜKSEK OLDUĞUNU UNUTMAYIN: Liderlerin bu süreci doğru şekilde yönetebilmesi için ilk olarak insanın duygusal ve zihinsel mekanizmalarını doğru anlaması gerekiyor. Liderler ancak bu şekilde, gelişmeler karşısında insanın olası tepkilerini veya eğilimlerini ön görebilir. Örneğin; beynimizin yapısını, konfor alanı psikolojisini ve VUCA'nın bunlar üzerindeki etkilerini göz önüne alırsak -özellikle vaka sayısının artmasıyla, çalışanların kaygılarının hızla yükseleceğini ön görmek hiç de zor değil. Bu nedenle, liderlerin bu gibi senaryolara önceden hazırlık yapması gerekiyor.

ÇALIŞANLARINIZI YARGILAMAYIN: Çalışma arkadaşlarınızın durumu abarttığını düşünebilirsiniz. Ancak, bunun insani bir refleks olduğunu unutmamanızda fayda olabilir. Lerner ve Keltner (2000, 2001) tarafından gerçekleştirilen çalışmalar belirsizlik ve kontrol dışı durumların birleşmesi halinde insanın korkusunun arttığını ve risk algısının hassaslaştığını ortaya koyuyor. Bu noktada, herkesin belirsizlik ortamını sizin kadar iyi yönetmesini beklemeyin. Bu kadar kritik ve hayati risk algısı yaratan bir konuda çalışanlarınızı yargılamanız veya iletişiminizi bu tondan gerçekleştirmeniz onları kaybetmenize neden olabilir.

STRES ORANINI AZALTMAK İÇİN SOMUT YOL HARİTALARI ORTAYA KOYUN: Çalışanlarınızın kafasındaki belirsizlik algısını az da olsa rahatlatmak için, gelecek günlere dair somut ve net yol haritaları çizin. Bu süreçte atılacak her adımı "nedenleriyle" ortaya koyun. İstikrarlı şekilde bunun iletişimini yapın ve her türlü soruya içtenlikle cevap verin.

EVDEN ÇALIŞMA ORTAMINI DESTEKLEYİN: Bazı kurumların evden çalışma yaklaşımına performansın düşebileceği düşüncesiyle negatif yaklaştıklarını üzülerek takip ediyoruz. Yine de söyleyelim, eninde sonunda her kurum bu konuda somut adımlar atmak zorunda kalacak. Siz, bu konunun öncülerinden olun. Eğer, işinizin doğası gereği tüm ekibin evden çalışmasını sağlayamıyorsanız, dönüşümlü ofis günleri çizelgesi oluşturun ve riski azaltmaya çalışın. Ancak, bu süreçte çalışanlarınızla sık sık görüntülü toplantı yapmayı ihmal etmeyin ve işlerin devam ettiğini unutmamalarını sağlayın. Bu aynı zamanda onların stres seviyelerini de düşürecek bir adım olacaktır.

PERFORMANS BASKISI YAPMAYIN, BUSINESS CONTINUITY'YE ODAKLANIN: Çalışanlarınızın yüksek kaygı ortamında performanslarını yükseltmeleri pek de kolay değil. Ayrıca; belki de bu seviyelerde hiç tecrübe edilmemiş belirsizlik ortamında, çalışanlarınızın performanslarını artırmaya odaklanmak yerine işinizin ve kritik süreçlerin devamlılığını garanti altına almaya çalışmanız daha yerinde olabilir. Zaman performans değil, business continuity zamanı.

TUTARLI OLUN: Bazı kurumların hali hazırda yurt dışı seyahatlerini yasakladığını ve çalışanlara zorunlu seyahatler sonrasında 14 gün boyunca evden çalışma kuralı getirdiğini biliyoruz. Böyle kurallar koyup, ofisinizde yabancı ortaklarınızı ağırlar ya da zorunlu olarak evden çalışması gereken bir çalışanınızı acil bir durum için ofise çağırırsanız büyük güven kaybına neden olabilirsiniz. Maalesef, bu gibi örnekler şu anda ülkemizin bazı şirketlerinde yaşanmakta... Bu süreçte sergileyeceğiniz tutarlı ve insan odağından taviz vermeyen duruşunuzun büyük önem arz ediyor.

DEĞİŞİME HAZIR OLUN: Dünya tarihinde etkisi bu kadar geniş ve büyük olan durumların peşinden hızlı değişim süreçlerinin yaşandığını unutmayın. Kendinizi olası senaryolar hakkında geliştirin. Hem kendinizi hem de ekibinizi bu olasılığa karşı hazırlıklı tutun.

HAREKETE GEÇİN: Mükemmel olmayan bir dünyada mükemmeli aramayı bırakın. Bu sizin gerekli adımları atmanız için zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. İnsanlarınıza güven vermek ve onları değerlerinizin merkezine yerleştirmek için hemen harekete geçin. Aksi takdirde, her şey normale döndüğü zaman yeni VUCA'mız sarsılmış bir güven ortamı olabilir.

Sağlıkla kalın 🌟💙

Azor Brand & People Solutions

Kurucumuz Emre Başkan tarafından HBR Türkiye için kaleme alınan "Koronavirüs Sürecinde Kurumlar Önce Çalışanlarını Anlamalı" başlıklı yazıdan esinlenilmiştir.