Yarışan İki Lider ve Konfor Alanı Psikolojisi: Ali Koç vs. Aziz Yıldırım

Yarışan İki Lider ve Konfor Alanı Psikolojisi: Ali Koç vs. Aziz Yıldırım

11/06/2018 | Azor Brand & People Solutions
Tahmini Okunma Süresi: | Kelime

Merhabalar;

Şahsen futbolla pek ilgilenmem. Ancak, her futbol kulübünün aynı zamanda birer STK olduğunu çok iyi bilirim. Bu nedenle, ülkemizi ve uzmanlık alanımızı ilgilendirdiği için Fenerbahçe başkanlık seçimlerini çok yakından takip ettim. Kongre öncesinde ve sürecinde verilen tüm demeçleri dinledim. Gelin hep beraber iki liderin hedef kitlelerini istedikleri yönde harekete geçirmek adına nasıl mesajlar verdiklerine bakalım. 

Vakamıza geçmeden önce insanların harekete geçiş süreçlerini inceleyen modelimiz Cozmo®'dan faydalanarak konfor alanı psikolojisi hakkında kısa bilgiler vermek isterim.

KONFOR ALANI PSİKOLOJİSİ

Konfor alanı kavramı son günlerin popüler söylemlerinden biri. Yine de şunu unutmamak lazım; konfor alanı bilimsel bir kavram ve aslında şu anlama geliyor: “İnsanın kendini halihazırda aşina hissettiği bir ortamda, her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düştüğü ve kendini rahat hissettiği psikolojik evre.”​

Konfor alanlarımız alışkanlıklarımızı, kontrol edebildiğimiz bir ortamı ve monotonluğu temsil ediyor. Bu alanın dışında da daha önceden tecrübe etmediğimiz yenilikler bulunuyor.

Fakat, konfor alanlarımızın dışına çıkmak tahmin edildiğinden daha meşakkatli bir süreç. Zira, kendimizi güvende ve rahat hissettiğimiz o bölgeden çıktığımızda “stres” ile yüzleşiyoruz. Bu hoş bir durum gibi gelmeyebilir. Sonuçta bu kelime, günlük kullanım alanları nedeniyle kafalarımızda negatif anlamlar yaratabiliyor ve her insan hayatındaki stres oranını azaltmayı hedefliyor.

Diğer yandan "konfor alanı psikolojisi" kavramı stres seviyesine bağlı olarak 3 fazdan oluşuyor:

1. Konfor Alanı: Minimum stres, rahatlık ve durağanlığın hüküm sürdüğü evre.

2. Optimum Performans Alanı: Doğru derecede stres nedeniyle, performansın arttığı, gelişimin, hareketin ve heyecanın olduğu evre. Biz bu bölgeyi “Sihirli Alan” olarak adlandırıyoruz.

3. Tehlikeli Alan: Yüksek derecede stres ve kaygının hüküm sürdüğü, bocalamanın ve kararsızlığın kendini gösterdiği kaygı evresi. Biz bu bölgeyi “Felç Alanı” olarak adlandırıyoruz. İnsanın bu alana geçmesi durumunda en hızlı şekilde konfor alanına geri dönme ihtiyacı duyduğunu görüyoruz.

Bu bilgiler ışığında Fenerbahçe başkanlık seçimlerini daha iyi analiz edebilmemiz için iki liderin mesajlarını ayrı ayrı incelemekte fayda olduğunu görüyoruz. Ancak, şunu belirtmek isterim: üzerinde duracağımız konular rakamsal ve/veya finansal unsurlar olmayacak. Zira, araştırmaların da gösterdiği gibi insanları harekete geçiren ana motivasyonlar rakamlardan değil, duygulardan geçiyor.

AZİZ YILDIRIM

Aziz Yıldırım'ın mesajlarını kısaca incelediğimizde 20 yıllık başkanlığında hayata geçirdiği icraatları ön plana çıkardığını görüyoruz. Bunun en önemli kısmı da 3 Temmuz sürecinden geçiyor. Aziz Yıldırım'ın söylemlerinde bu olaylar kapsamında bireysel olarak sergilediği özverinin vurgulandığını ve Fenerbahçe düşmanlarına, dış tehditlere yapılan vurguları görebiliyoruz. Ayrıca, devam eden dava süreci ve benzeri durumlar nedeniyle de böyle kaotik bir ortamda değişimin doğru olmadığı mesajını üstü kapalı da olsa algılayabiliyoruz. 

Özetlemek gerekirse, Aziz Yıldırım'ın dış dünya analizini yaparken tehditleri vurguladığını görebiliyoruz. Bu şekilde seçmen üzerinde stres oranını yükselttiğini ve onları kaygı alanına çektiğini görüyoruz. Ne demiştik; kaygı alanına çıkan insan bir şekilde konfor alanına geri dönme refleksini sergiliyor. Bu noktada, eski başkanın 20 yıllık icraatleri ve 3 Temmuz sürecindeki davranışları ile güven duygusunu uyandırmaya çalıştığını net şekilde tespit edebiliyoruz. Tüm bunları pekiştirmek için de kulübe kazandıracağı yüz milyonları dile getirdiğini görebiliyoruz.

ALİ KOÇ

Ali Koç'un ise rakibine karşı çok farklı bir yaklaşım sergilediğini net bir şekilde söyleyebiliriz. Koç'un kısaca, futbolun evrensel ve birleştirici bir değer olduğunu vurguladığını görüyoruz. Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçelilerin futbolda medeniyeti temsil eden, değerler üzerinden konuşan ayrı bir konuma sahip olduğunu belirten Koç, rakiplerin bile saygı duyduğu günlere geri dönmenin mümkün olduğunu belirtiyor. Bu argümanını pekiştirmek için de en büyük transferlerinin bu felsefe olacağını söylüyor. Bunlara ek olarak, kulübün mevcut durumunu ortaya koyan gerçekçi söylemlerde de bulunuyor. Önceliğin kısa vadeli başarı yerine uzun vadede sürdürülebilir bir sistemin yaratılması olduğunu vurguluyor. Bunu başarmak için de kendisinin ve ekibinin yeterli olmayacağını, tüm taraftarların ellerini taşın altına koymaları gerektiğini net bir şekilde dile getirdiğini görüyoruz. Ayrıca, genel olarak Ali Koç'un söylemlerine baktığımızda ekibini ön plana çıkaran ve yeri geldiğinde rakibini onore eden yeni nesil liderlik yaklaşımını benimsemiş olması dikkatleri çekiyor.

Kısaca; Ali Koç'un durum analizi yaparak işlerin iyi gitmediğini, eski gururlu günlerden uzak olunduğunu vurguladığını görüyoruz. Bu günlere ulaşmanın mümkün olduğunu vurgularken de özellikle taraftarı kucaklayan tavırla ilerlediğini gözlemliyoruz. Rakibinin, dışlayan ve sert tavırlarına karşı kendisini birleştirici pozisyona konumlandırdığını söyleyebiliriz.

KIRILMA NOKTASI 

İki liderin yarıştığı bu seçim sürecinin kırılma noktası beynimiz ve konfor alanı psikolojisi. 

Beynizimin karar verme süreçlerinde nasıl bir süreçlerden geçtiğini kısa ve en basit şekliyle hemen özetleyelim. Neokorteksimiz analitik düşünceden, limbik beynimizse duygulardan sorumludur (Daha fazla bilgi almak için Harvard Business Review'da yayınlanan makalemizi inceleyebilirsiniz). Bizi takip edenler bilir; limbik beyne hitap eden mesajların algının anahtarı olduğunu, neokortekse bağlı söylemlerinse ikinci planda kaldığını sık sık dile getiririz. Ancak; konu güven yaratma olunca, limbik beynin neokorteks tarafından dengelenme ihtiyacı duyduğunu vurgulamak gerekiyor. Diğer bir deyişle, insan umut veren mesajların icraatla doğrulanması ihtiyacını duyuyor. 

Bu noktada, iki liderin de duygu bazlı söylemlerde bulunduğunu görüyoruz. Ancak, Ali Koç'un rakibine göre bu dili daha yoğun kullandığı aşikar. Aziz Yıldırım geçmişteki görev sürecine dair duyguları kullanırken, Koç'un umutları besleyen vaatler sunduğunu gözlemliyoruz.

Burada dikkat edilmesi gereken konu; Aziz Yıldırım'ın geçmişteki icraatleri kadar davranışlarının da seçmen beyninde analiz edildiği konusu. Yeri gelince kırıcı ve ayrıştırıcı söylemler sergileyen bu lider, duygulara hitap eden tüm söylemlerinde oy kullanacakların zihinlerinde bu bağlamda tartılıyor. Böyle bir ortamda, Aziz Yıldırım'ın kongre sürecinde agresif söylemlerinin tekrarlanması da tüm planlarını bozuyor. Kendisi seçmenleri yüksek stresli dış dünyadan tekrar güven alanına taşıyacağını dile getirirken, böyle bir tavır kişinin değişmediğini ortaya koyuyor ve tüm güvenleri kırıyor. Güven yaratmayan bir liderin, kitleleri peşinden sürükleyerek onları hareket alanına geçirebilmesi pek mümkün olmuyor.

Ali Koç'un ise henüz bir icraatı olmamasına rağmen güven duygusunu yaratmak için limbik beyinle neokorteksi dengeleyecek tavırlar sergilediğini görüyoruz. Örnek olarak; taraftarı kucaklamasını, takımın tek sahibinin taraftar olduğunu vurgulamasını, her zaman onun amacı doğrultusunda ter döken ekibini dile getirmesini, kongre sürecinde kırıcı davranışta bulunan taraftarı her zaman bahsettiği "saygı" çerçevesinde uyarmasını verebiliriz. Kısacası, vaatleri ve davranışları arasında tutarlılık olmasının Ali Koç'u taraftar gözünde farklı bir konuma oturttuğu net şekilde görülüyor. Ancak, Koç'un yaptığı en stratejik hareket, rakibini doğru analiz etmesi, taraftarda bıraktığı tortuyu tespit etmesi oldu. Aziz Yıldırım, Koç'un altını çizerek vurguladığı değerlere aykırı hareket edince ve Ali Koç'un eleştirdiği aksi yanını gösterince, güven puanını yine Ali Koç aldı. Koç, bu şekilde, oy kullanacak taraftarı Yıldırım konusunda kaygı alanına yönlendirdi. Hatırlarsanız, insanın kaygı alanına geçtiğinde hızlı bir şekilde konfor alanına geri dönmek istediğini dile getirmiştik. Bu analizimizde de Aziz Yıldırım, herkesin aşina olduğu kişiyi temsil ettiği için taraftarın konfor alanına karşılık geliyor. Ali Koç ise hedef kitlesinde güven yaratan tavrı ve taraftarı heyecanlandıran vaatleri ile onların konfor alanlarına dönmelerini engelliyor. Bu şekilde hareket alanında kalmalarını sağlıyor ve bu değişim yolunda %80 civarında güven oyu almayı başarıyor.

Önümüzdeki süreçte Koç'un yapması gereken tek şey, duygusal vaatlerine karşılık gelecek icraatleri kısa zamanda hayata geçirmesi ve seçim sürecinde sergilediği tavrı istikrarlı şekilde sürdürmesi.

Not: Ana görsel haberturk.com'dan alınmıştır.