Peak Games Vakası

Peak Games Vakası

20/02/2019 | Azor Brand & People Solutions
Tahmini Okunma Süresi: | Kelime

Son günlerin en çok konuşulan konularından biri Peak Games’in 18 Şubat 2019 tarihinde çıktığı reklam kampanyası oldu. Kampanya TV, dijital medya, billboardlar vb. mecralar aracılığıyla hayatlarımıza girdi. Ancak; bu markayı tam anlamıyla gündeme oturtan temel unsur prime time’da 41 kanalda aynı anda çıkılan reklam filmi oldu. 

PEAK GAMES REKLAM FİLMİ

Peak’in reklamı ilk başta diğerlerine benzer şekilde başladı. Özetlemek gerekirse, ana konu bir sigorta firmasına ait gibi gözüküyordu. İzleyicinin dikkatini çekmesi ve filmi seyretmeye devam etmesini sağlamak için penguen ve gergedan gibi alışılmadık görseller yerleştirilmişti. Bu çok doğru bir yaklaşımdı. Zira; beynimizde bulunan limbik sistem alışılmadık şeylerle karşılaştığında “burada farklı bir şeyler oluyor” şeklinde alarma geçerek dikkat oranını artırıyor. Bizler tüm ekranda gergedanı seyrederken, görüntüde bir bozulma yaşandı ve tüm Türkiye’nin gözlerinin önünden bazı kodlar akmaya başladı.

Limbik sistemimiz şaşkın şekilde neler olduğunu anlamaya çalıştı. Birçok kişi “Neler oluyor?” diyerek kanalını değiştirdi ve benzer manzarayı gördü. Sonuç olarak, kanalların hacklendiğini düşünenler bile oldu. Karşılarındaki şey çok farklıydı. Bu nedenle beyinlerimiz kayıtsız kalamazdı. Limbik beynimiz, birçok benzer reklam arasından alışılagelmemiş bir durumla karşılaşmıştı ve neokorteksimize ortadaki problemi çözüp bu durumu anlanlamlandırması için talimat vermişti. Tabiri caizse, limbik sistemimiz herkesin siyah giydiği bir ortamda kırmızı elbiseli birini görmüş ve dikkat kesilmişti. Neokorteksimiz de bu kişiyi tanımaya, tanımlamaya çalışıyordu. (Beynimizin işleyişi konusunda daha detaylı bilgi almak isterseniz: “Beynimiz ve Konfor Alanı Psikolojisi”)

Sonra reklamdaki metinler akmaya başladı. Dikkat kesilen beyinlerimiz, olayı anlayabilmek için istisnasız her kelimeyi okuyordu. Bu şekilde, reklam verenin her anlatmak istediği akıllarımıza kazınıyordu.

Ve reklam bitti. Herkes izlediği programları bırakıp sosyal medyaya yöneldi ve yaşadıkları bu tecrübenin kendilerinde yarattıkları duygular üzerinden dijital çevreleriyle iletişime geçmeye başladı. 

Ancak sonradan anlaşıldı ki; reklam kurgusu ve müziği, hatta harf tipleri bile alıntıydı. Aynı kurgu ve müzik Audi’nin 2017 yılında yayımlanan Safety Code kampanyasıyla birebir aynıydı. Artık herkes şunu tartışıyordu: reklamında değişimi, kalıplara sığmamayı, farklı şeyler denemeyi vurgulayan bir markanın kampanyası alıntı çıkmış olabilir miydi?

İŞİN MARİFETLERİ

Bir günde kaç tane reklama maruz kalıyoruzdur? Hiç düşündünüz mü? Peki sizce kaç tanesi Peak örneğindeki gibi hayatımıza girebiliyor?  

Orijinal bir çalışma olmasa da, işin hakkını vermemiz gerektiğine inanıyoruz (tabii ki doğru kişilere). Gelin sizlere bu işin başarısını Azor gözünden özetleyelim:

  1. Bir iş ilanını kampanyası için TV kanalını da kullanan Peak; iş veren markası alanında ülkemizde benzeri olmayan bir işe imza attı. Dün birçok kişi farkında bile olmadan onların ürünlerini tecrübe ediyorken; bugün herkes Peak markasını tanır oldu.
  2. İş ilanı mahiyetindeki bu çalışmada maaş, şartlar, kullanılması istenilen bilgisayar programları, ehliyet sınıfı, yabancı dil bilgisi gibi klasik öğeler bulunmuyordu.(Genel olarak neokorteks’e hitap eden mesajlar)
  3. Reklamda “biz böyleyiz, biz bunları başardık, 3 tane oyunumuzu 100 milyon Dolar’a sattık” gibi gövde gösterileri yoktu. İzleyenlerin duygularına hitap eden, firmanın gücünü ekibinden aldığını vurgulayan, inançların ve değerlerin ortaya koyulduğu bir yaklaşım vardı. (Genel olarak limbik sisteme hitap eden mesajlar)
  4. Reklamda izleyicilerin ceplerini değil, yüreklerini hedefleyen bir ton vardı. Buraya kadarki her şey için hem Peak’i hem de kampanyanın ajansını tebrik ederiz.
  5. Reklamın, onca benzeri yapım arasında farklılaşan kurgusu ve yenilikçi fikri için de sanırız takdir edilmesi gereken tek bir adres var: Audi’nin Safety Code çalışmasındaki ajansı Åkestam Holst.
  6. Tüm olan biten sonrasında, yüreklerini kazandığı halka çok samimi bir açıklama yaparak hem Türkiye’de hem de Amerika’da hukuki süreçleri takip edeceğini açıklayan Peak’i bir kez daha tebrik etmek gerekiyor. Bu tonda bir açıklama gelmeseydi; yenilikçiliği, farklı düşünmeyi, kalıplara sığmamayı, konfor alanlarının dışına çıkmayı ilke edindiğini söyleyen bir firma alıntı bir reklamla akıllarda kalacaktı. Sonuç da, ciddi şekilde zedelenen bir itibar olacaktı.

Peak Games'in Samimi Açıklaması

 

ŞİMDİ NE YAPILMALI? 

Aslına bakarsanız, ülkemizde bu konunun benzerleri uzun yıllardır yaşanıyor. Markasını bir yerlere getirebilmek için çabalayan iş verenler çeşitli ajanslarla görüşüyorlar ve konkura çıkıyorlar. Bu süreç sonunda çalışacakları yeni ajansı seçiyorlar. Büyük ümitlerle planlamalar yapmaya başlıyorlar. Markalara sunulan fikirlerin çoğu da gerçekten yaratıcı olabiliyor. Yine de bu fikirlerden bazıları maalesef alıntı çıkabiliyor… Diğer bir deyişle, bazı ajansların kreatif ekipleri aslında konuyu internet ve çeşitli arşivler üzerinden araştırıp, müşteriye uyduğunu düşündükleri uygulamayı seçerek ilerleyebiliyorlar. Kısa zaman önce yaşadığımız Peak örneğindeki detayları tam olarak bilemiyoruz. Sonuçta konu hukuka sirayet etti. Hep beraber gelişmeleri takip edeceğiz. Ancak; bu olaydan ders alınması gereken hem olumlu hem de olumsuz bazı noktalar olduğuna inanıyoruz:

  1. Türkiye reklam sektörünün silkelenmesi gerekiyor. Belki bu olayda konu tüm ajansa mal edilemeyebilir. Belki de suç tek bir kişiye aittir. Yani bu fikri araştırıp bulan kişi, kendi ajansını bile “kendi yaratıcı fikrim” diye kandırmış olabilir. Yine de, “çıktı” bir ajans ismiyle müşteriye sunuluyorsa, ajansların süreçlerini elden geçirip kalite odaklı kontrolleri geliştirmeleri ve “gerçekten yaratıcı” çözümler üretmek üzere yapılanmaları gerekiyor.
  2. Peak gibi cesur markaların artması gerekiyor. Fikir alıntı olsa bile, Türkiye konjonktürü dahilinde farklılaşan bir işe onay vermişler. Sonuçta, mesleki uzmanlıkları marka alanı olmadığından bu işin orijinal olup olmadığını onlardan beklemek yanlış olur. Bu iş ajansın işi olmalı.
  3. Peak gibi neokortekse konuşmak yerine, değerler ve idealler üzerinden limbik sistemlerimize hitap eden markaların artması gerekiyor. Diğer bir deyişle, insanların ceplerine değil, yüreklerine konuşan firmalara ihtiyaç var. Siz bir insanın yüreğini kazandıktan sonra, gerisi zaten geliyor.

DEĞİNMEDEN GEÇMEK OLMAZ…

Bu iş kapsamındaki reklam verenin motivasyonu, heyecanı, umutları ne kadar yüksekti kim bilir?... Peki sizce reklamı ekranda gören bir Peak çalışanı neler hissetti?... Bir düşünsenize… Tüm bu motivasyona rağmen, belki de ellerinde olmayan bir nedenden ötürü bütün heyecanları yüreklerine oturuverdi. Harcadıkları parayı konu etmeyin lütfen. İşinizi doğru şekilde yapıyorsanız para yine kazanılır. Ancak; kökten kazınan bir duygunun aynı topraktan tekrar yeşermesi çok zordur… 

Buradan Azor olarak tüm Peak Games ekibine seslenmek istiyoruz… Yaşadığınız bu talihsiz tecrübeye rağmen lütfen vurguladığınız inancınızdan ve duygularınızdan ödün vermeyin. Konfor alanlarınızın dışına çıkma idealinizden hiçbir zaman vazgeçmeyin. Yaptıklarınızı zaten reklam öncesinde de bilenler biliyordu. Siz bu topluma örnek olmaya devam edin. Ürünleriniz bir yana; bu ülkeye bir umut, bir ışık verdiğiniz için teşekkür ederiz.

 

Azor Brand & People Solutions