İnsan Odaklı Yeni Nesil Danışmanlık Modeli
Köklü bir geçmişi olan danışmanlık sektörü de artık diğer meslekler gibi çağın koşullarına ayak uydurmaya başladı. Günümüzde süreçlerden tutun, iş yapış şekillerine kadar değişim rüzgarı etkisini gösteriyor. Bu gibi değişimlerin vazgeçilmez aktörleri danışmanlar da, müşterilerine daha fazla avantaj sağlayabilmek için “yeni nesil danışmanlık” kavramını benimsemeye başladılar.
Gelin söz konusu kavramın avantajlarını sıralamadan önce bu yaklaşımın tanımını ortaya koyalım: Yeni nesil danışmanlık elde ettiği verilerle müşterisine en uygun çıktıyı üreten, seri üretimdeki gibi benzer çıktılar sunmayan, sayısız dosya ve bir final sunumuyla projesini tamamlamaktan kaçınan, projelerin hayata geçme sürecinde taşın altına elini koyup çalıştığı markaların organizasyon yapısına entegre olan, tam anlamıyla terzi usulü çıktılar sunan yaklaşımdır.
Yeni nesil danışmanlık kavramının en temel avantajlarından biri hayata geçirdiği her işin merkezine ‘insan’ı koymasıdır. Zira bu yaklaşım, insanların sahip olduğu karakter özellikleri ve kültürlerinden beslenen şirketlerin kendilerine özgü özellikleri olduğunu bilir. Örneğin süreçler, bu sayede kağıt üzerinde oluşturulmuş akışlar olmanın dışına çıkar, hayata kolaylıkla geçirilen gerçekçi projeler haline gelir. Bu noktada, kültürel kodları derinlemesine inceleyip, her şirkete özgü bir iş yapış modeli yaratmaya çalışmak yeni nesil danışmanlığın en önemli özelliklerinden biri olarak ön plana çıkar. Özellikle çok uluslu aktörlerin arttığı ve farklı kuşakların beraber çalışmaya başladığı günümüzde bu konu hayati bir önem taşıyor.
Yeni nesil danışmanlığı klasik danışmanlıktan ayrıştıran bir diğer can alıcı noktası ise; o meşhur “terzi usulü” projelerdir. Terziler seri üretim yapmaz, çalıştığı markaların ihtiyaçlarını doğru anlamak ve onları memnun etmek için ciddi zaman harcayarak onunla birebir ilgilenirken, günümüzde birçok danışmanlık firmasının bu metaforun aksine terzi usulü başlığı altında seri üretim yaptığını görüyoruz. Basit bir örnekle açıklık getirmeye çalışalım: Zara’nın ürünlerini terzi usulü ürettiğini iddia ettiğini düşünebiliyor musunuz? İşte, yeni nesil danışmanlık bu olguyu değiştirmeyi kendine ilke edinir ve seri üretim mantığının hizmet alan firmaları farklılaştırmadığını, tam aksine marka yerine “commodity” (emtia) haline getirdiğini çok iyi bilir.
Aynı işler, farklılaşmak yerine 'aynılaşmamızı' sağlar.
“Yeni nesil danışmanlık” yaklaşımı tüm dünyada büyük bir gereksinim haline gelmiş olsa da hayata geçirme süreçlerinde bazı engeller mevcut. Bunlardan en önemlisi de insanlarda değişime karşı oluşan direnç. Sonuçta, her ne kadar çağın getirdiği gerekliliklerden, değişimlerden bahsediyor olsak bile tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de danışmanlık sektörünün belli köşeleri kapılmış durumda. Bu yüzden, değişim süreçleri yeni nesil danışmanlık kavramını benimseyen firmalar için biraz sancılı olabiliyor. Hak verirsiniz ki; sizden hizmet bekleyen mevcut veya potansiyel müşterileriniz sunduğunuz danışmanlık sürecinde kendilerini güvende hissederek konfor alanları içinde kalmak istiyorlar. Yıllardır benzer hizmetleri veren danışmanlık firmaları ise, her ne kadar benzer çıktılar sunsa da uzun zamandır bilindikleri için normal olarak müşterilere algısal bir konfor alanı sunuyor. Ancak; şunu da çok iyi biliyoruz ki, günümüzde firmalar, raporlarla dolu dosyaların içinde kaybolmak yerine onlara bu yolculukta eşlik edebilecek danışmanları seçmeyi istiyorlar. Bu noktada, yeni nesil danışmanlık yaklaşımını benimseyen firmalara çok önemli bir görev düşüyor: ekipleri hareket alanına geçirerek, onlara daha geniş bir konfor alanı sunmak.
Azor olarak, “yeni nesil danışmanlık” kavramının değerinin farkında olarak, bu yaklaşımın Türkiye’deki temsilcisi olmaya devam ediyoruz. Bu nedenle, enerjimizin büyük kısmını, aynen bir terzi gibi müşterimizin ihtiyaçlarını anlamak üzere harcıyoruz. Aksi takdirde, onları taşıyabilecek, daha iyiye götürecek bir elbise sunamayacağımızı çok iyi biliyoruz. Hedef kitlemizi tanıma sürecinde nöro bilim, konfor alanı ve VUCA Dünyası kavramlarını baz alan tescilli modelimiz Cozmo®’dan (Comfort Zone Model) destek alıyoruz. Bu şekilde, insanı her şeyin merkezine yerleştiriyoruz. Zira çalışanlarımızın da müşterilerimizin de insan olduğunu ve Simon Sinek’in de dediği gibi onları doğru tanıdığımızda mercek altındaki işi derinlemesine anlayabildiğimizi çok iyi biliyoruz.
İyi bir terzi sıradan bir iplikle 'değer' yaratandır.
Diğer yandan, Azor olarak, müşterilerimizle ortak akılla hayata geçirdiğimiz projelerin onların harekete geçmelerini sağlayacak yapıya sahip olmalarının kritik öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Zira kağıt üzerinde kusursuzca planlanmış bir stratejinin hayata geçmedikten sonra hiçbir değeri olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu noktada, sadece raporlarla dolu soğuk dosyalar sunmak yerine, insani bir dokunuşla değişim süreçlerinde çalıştığımız markalara entegre olmayı, taşın altına elimizi koymayı ve daha yumuşak bir dönüşüm sağlamayı tercih ediyoruz.
Biz, Azor olarak, yeniliklerin ve değişimin konfor alanlarımızın dışında olduğuna inanıyor ve tüm müşterilerimizi, “yeni nesil danışmanlık” yaklaşımımızla bu yönde harekete geçirme tutkusuyla çalışıyoruz.